30 Aralık 2011 Cuma

Ne güzel hayallerdi...

 Beraber palyaço olup çocukları eğlendirmeye gidecek ve huzur evlerine gidip yaşlılarla dans edecektik. Balonlar alıp uçuracaktık bulutsuz gökyüzünde leke olacaktık. Sonra kendi uçurtmamızı kendimiz yapacaktık sen çıtaları birleştirecektin ben de üzerine defter yüzü gerecektim. Rengarenk olacaktı. Bulutlu günle uçurup renk katacaktık gökyüzüne. Bir gece İstanbul sahilinde sabahlayıp Kız Kulesine aşık olacaktık, Galata Kulesini izleyecektik. Dalgaları dinleyip, boğazın kokusunu soluyacaktık. Gökyüzünde yıldız olursa eğer Küçük Prensi arayacaktık acaba hangisinde diye, kavga bile edecektik. Sonra ben üşüyecektim sen bana sarılacaktın Bir kitap alacaktık ve beraber okuyacaktık her sayfaya bir kelime yazacaktık. Otobüs yolculuğu yapacaktık cam kenarı hep benim olacaktı. Tasarımlarımızı yapacaktık. Bir de köpek alacaktık yavru ben büyütecektim onu

    Şimdilerde tek başıma gidiyorum çocukların yanına. Tek başıma aşık oldum Kız Kulesine ve tek başıma her sayfaya kelimeler yazıyorum Otobüste cam kenarları yine benim kafamı cama dayamak için

27 Aralık 2011 Salı

Uzağa daha uzağa…

Nefesi kesildi ilk önce, arkasından kalp atışları yavaşladı, sonra birden hızlandı ve en sonunda durdu. Gözleri kapandı, teninin rengi gitti, buz gibiydi artık insanlık… sevgi, umut, mutluluk her şey onunla gitti…
İnsanlardan olduğunca uzağa zira kendimden de kilometrelerce uzağa, zihnimden, duygularımdan, düşüncelerimden, aslında ruhumdan uzağa, ama hep uzağa…
Hatırlamıyorum ne zamandır, bilmiyorum neden ama sormak istiyordum 1 defa da olsa sen hiç kendini bekledin mi?
Saatlerdi ilk önceleri, sonra günleri bekler oldum bu gün olmadı ama yarın dedim hep. Sen hiç kendi gözlerinin içine baktığında kendini unuttun mu? Nefes alışımda seni hissetmedim belki, hissedemezdim ya… Ama bir şey vardı ki seni aklımdan çıkarmayan sanki senden öte belki bana da uzak. Ben sadece seni bekledim aslında. Hani bana güldün ya o akşam, ablam da vardı yanımızda. Hani güldün gözlerime gözlerinle sadece 1 saat. Yürüdük seninle sadece 5 dakika. Biliyor musun ben o yoldan bir daha öyle yürüyemedim. Senin sesinle, kokunla, gülüşünle… elini bile tutamadım hiç çok garip geldi anlattığım insanlara. Keşke gelmeseydin o gün keşke benimle konuşurken kızarmasaydın, keşke gözlerimin içine o denli bakmasaydın, beni sarhoş etmeseydin denizinle… Nefesimi kesmeseydin kokunla. Biraz olsun acıyıp da beni bana bıraksaydın. Olmaz mıydı?
Mesela demeseydin artık bir sevgilim var diye. Seninle arkadaş kalalım demeseydin bari. En azından daha 1 hafta önce bana hayatım demeseydin. Biz neydik peki, cümlelerin neydi? Sen o kelimelere paha biçebiliyor muydun? Hani şu her sabah ve günün birçok anında bana benim için yazdığını söylediğin cümleler… Ben ağzından çıkan hiçbir kelimeye paha biçemedim biliyor musun? Söylediğin her şeyi dün gibi hatırlıyorum köpeklerimizi, tasarımını yapacağımız karavanları, iş yerimizin içindeki evimizi, sadece birbirimize vereceğimiz kalbimizi…
Ben seni aylarca bekledim sen geldin ama ben isteyemedim lanet olası gururumu hiçe sayamadım. Ama ben seni yine de bekledim bilmiyorsun sen. Yanından her geçtiğimde bırakma beni dedim ama sen duymadın hiç. Çabuk gel diye her yanımdan geçişinde 2 damla yaş döktüm arkandan. Aylarca bekledim gel de zorla beni kendine, zorla beni sevgine diye ama sen hiç bilmedin bunları…
Senden tek bir isteğim var hani şu benden aldığın diğer yanım var ya postayla gönder misin? Başka birisini sevmek istiyorum artık seni unutmak istiyorum dermanım kalmadı deniz kokulum, yitmeden daha da dağılmadan gönder ne olursun…

22 Aralık 2011 Perşembe

Kadın - Erkek

 Kadın :
Aynaya baktığımda gördüklerim hiç hoşuma gitmedi. Bu gün 2 sefer daha oldu bu: birisi arkadaşlarla oturduğum kafenin lavabosunda, diğeri de eve giderken otobüsün camındaki yansımada
Filmlerde olurdu hep bir kadın/adam geçerdi aynanın karşısına kendi gözlerinin içine bakardı ve o en acınası ifadeyle kendi anlamsızlığında takılı kalırdı, çoğu zamanda hayatın kendisine kattığı o izlere dokunur, o anıları tekrar yaşardı. Ölümlerden, doğumlardan, en mutlu ve en kahrolası zamanlardan kalan çizgiler, her dokunuş ve her hissediş kavururdu içini sanki. Zaman, artık özgürdü sadece kendisi olurdu çünkü aynasının karşısında. Gülerken ayrı çizgiler, suratını asarken ise yine aynı çizgilerin yön değiştirişi
Elimi yıkıyordum hastaneden geldim çünkü, bir an aynaya bakakaldım. Kimsin sen? dememek için kendimi tutarken gözlerim sormuştu bile kim olduğunu aynadakine. O da bilmiyordu ki kimdi, artık neydi. Hissedemediğimi fark ettim o an. Sadece baktım çünkü yabancıydım kendime bile. Bir saat önceki halimi hatırlıyorum da kendimi zor tutuyordum bayılmamak için
Ve dokundum ıslak ellerimle, bu günden bana kalan hatıraya

Erkek: 
Beyaz kağıda döktüm suretimin yanılsamasını
Baktığımda hatırlayabileyim diye kim olduğumu
Zamanın sinsi anları, yaşanmışlıkların verdiği hüzünler unutturdu kendimi kendime.
Buruşmuş bir sima karşımda gördüğüm içimi acıtan.
Ahmak zamanları yaşamaya vazgeçtim hafızası silinmiş varlık sahamda...

Kadın : 
Artık tüm aynalar ve yansımalar yasak bana, yabancısı olduğum bir suret var ki acıtır...

Erkek: 
O suret gecelerin koynuna iter beni
Beynim bilinmezlere gebe, aldı kalemi eline...
Gecenin serzenişlerine hiçlenmeyi ekler çürümüş yakarışlarla
Üşüyen düşlerime bir pabuç giydirmek için
Tanıyamaz oldum yıllarını kaybetmiş haykırışlarımı
Eşvakit yüzümü...

Kadın : 
en çok gördüğüne, en çok baktığına bu denli uzak kalmak nasıl bir zamandır
en çok dokunduğun yüz, bu kadar mı bilinmez parmaklarına
bu denli mi acıtır çizgiler yüzünü?
yüzündeki her çizgi kalbindede mi kaldı yoksa?

Erkek : 
Senli  zaman dilimlerime sifon çektim artık
Sen kırıntılarının baş ağrılarıma sebebiyetini siliyorum umarsızca
Varoluşsal hissiyatları yakalamaya çalışıyorum umutsuz lahzalarda....

Kadın :  
Uzaklara gitsende, uzaklara atsanda ya giderken götürdün
yada zaten benimle attın kendini de
kandırma kendini umarsız hayat katrelerime destek ol
gitmeme izin verme, gidersem dönemem...

Erkek :  
En aciz yakarışlarımla sesleniyorum ürperen her hücrene
Gitme...
Ilık gecelerin bitap düşmüş düşleriyle sesleniyorum
İkileminde kalmış hayat ve ölüm ile sesleniyorum sana
Gitme yar....

Kadın :
Sende gitme bedeninden o zaman,
Bırakma ruhunu sensiz seni bensiz...
Gidemem böyle eserken rüzgar,
Böyle iterken beni sana, gidemem...
Ancak koşarım sana, elimden geldiğince, eline varıncaya elim...

Erkek :
Bedenimi ruhumla senle bırakıp terk eylemiştim
Sende kalsın göreceli eksikliğim , varoluşsal hissiyatlarla
Sende olsun ki varoluşsal hissiyatlarım sonsuzluğa ulaşsın
Sen ve ben aynı zaman dilimine düşemiyoruz sonsuz hislerimiz ile...



                                                                                        Fatma Sönmez- Özkan Kutlu

14 Aralık 2011 Çarşamba

Zamanın zamansızlığıyla içimden gelenler...

 Hayat mı bana zor. Yoksa hayat zaten zor da ben mi çok önemsiyorum bu durumun bendeki etkisini
Nefes al sonra da ver. Al ver.. Nefes almak uzunca bir süredir hiç bu kadar zor olmamıştı. Ciğerlerimdeki ve kalbimdeki iğne yumağını biri alsın
Kurtulamıyorum. Tek başıma yapamıyorum anladım. Benim omuzlarım bu yükü taşıyacak kadar kuvvetli değil ki. Spor da yapmadım hiç. Sağ kolumu 7 yıl önce kırdım da zaten pek güçlü değil. Aslında sol yanım da incindi.
Baksana yürüyen cenazeyim, biraz daha iyi davransalar ya...

6 Aralık 2011 Salı

Aynalar...

Aynaya baktığımda gördüklerim hiç hoşuma gitmedi. Bu gün 2 sefer daha oldu bu: birisi arkadaşlarla oturduğum kafenin lavabosunda, diğeri de eve giderken otobüsün camındaki yansımada…

Filmlerde olurdu hep bir kadın/adam geçerdi aynanın karşısına kendi gözlerinin içine bakardı ve o en acınası ifadeyle kendi anlamsızlığında takılı kalırdı, çoğu zamanda hayatın kendisine kattığı o izlere dokunur, o anıları tekrar yaşardı. Ölümlerden, doğumlardan, en mutlu ve en kahrolası zamanlardan kalan çizgiler, her dokunuş ve her hissediş kavururdu içini sanki. Zaman, artık özgürdü sadece kendisi olurdu çünkü aynasının karşısında. Gülerken ayrı çizgiler, suratını asarken ise yine aynı çizgilerin yön değiştirişi…

Elimi yıkıyordum hastaneden geldim çünkü, bir an aynaya bakakaldım. “Kimsin sen?” dememek için kendimi tutarken gözlerim sormuştu bile kim olduğunu aynadakine. O da bilmiyordu ki kimdi, artık neydi. Hissedemediğimi fark ettim o an. Sadece baktım çünkü yabancıydım kendime bile. Bir saat önceki halimi hatırlıyorum da kendimi zor tutuyordum bayılmamak için…

Ve dokundum ıslak ellerimle, bu günden bana kalan hatıraya…

07.12.2011-01.04

2 Kasım 2011 Çarşamba

Ben kimim

Fazlaca içindeyim düşüncelerimin. Fazlaca uzaktayım duygularıma. Düşüncelerim bana nefes aldırmamaya başladı tekrardan. Soluksuz bir gecenin koynundayım çaresiz. Bilinmedik bir nota kulaklarımda cereyan ediyor. Bulutlu zamanı daha da kapatıyorum hislerimle. Karamsarlığa itiyorum hayallerimi istemsizce.
Yine dans ediyor kelimeler kafamda ve yine anlatacak kimsem yok yanımda. Sadece bir kalem ve bir kağıt kalıyor düşüncelerimi kusmaya. Boğuyor ruhumu harfler, kelimeler, anlamsız cümleler. Anlamsız mıydı gerçekten. Dinleyecek kimse bulamadım. Aramadım aslında anlatmak için. Kendimi kendime teslim ettim her zamanki gibi. Kendime mahkumdum aslında. Bir gitaristin sadece gitarı vardır ya anlatacaklarını dinleyen benim kimim vardı? İyi değilim yazacaklarımı okutacak kadar. Çizemiyorum duygularımı kağıtlara kifayetini yitirmeye başladı yine çizgilerim. Ezbere gidiyor duygularım kalemimle aynı çizgilerle doluyor kağıtlarım aynı darbeler, aynı dans hiç bilinmedik hareketlerle…
Boş sokaklardı huzuru getiren, boş anlardı yürürken bir sürü insanın içinde ve bomboş gelmeye başladı bakışları insanların. Bu boşluklar kumpanyasında dolu olan hislerim vardı anlatamadığım ve anlatamayacağım sanırım gerçekten ne düşündüğümü. Sahi? Ben gerçekten ne düşünüyorum? Ne hissediyorum? Hissediyor muyum yada…
Iskaladığım anlar, yitirdiğim insanlar, tiksindiğim duygular ve yaşamaya mecbur bırakıldığım hayat parçaları. Yitiremiyorum sizleri, en sevdiklerimi bu kadar kolay yitirebilirken…
Ben bir beceriksizim hislerini bile söyleyemeyen, ben sadece bir kadınım duygularımı anlatamayacak kadar beceriksiz ve biliyorum ben sadece bir insanım yanlışlardan kaçmaya çalışırken tam da kucağında bulduğum…

Kurmaca

Canım sıkıldı yine
İçim acılarla dost bu gün de,
Tek uğraşım insanlara;
Bakıyorum yine ne yapıyorlar diye...


Bir çocuk,
Ağlamaklı gözlerle ve miskince geçti yanımdan az önce

Bir kadın,
Kucağında yavrusu elini açmış insanlara

Bir adam,
Eli kafasında gidiyor dalgın dalgın

Bir kız,
Gözyaşlarından, akan makyajına inat dimdik yürüyor

Bir çift,
Elele geçerlerken yanımdan ben sarhoş oldum aşklarından

Bir liseli,
Eteğini kıvırmaya çalışıyor çaktırmadan kimselere

Bir Ali, bir Adnan, bir Selman,
Sigaralarını içiyorlar oradaki bankta

Bir kadın,
Heyecanla daha doğmamış çocuğuna elbise alıyor

Bir amca,
Çayını yudumlarken bir yandan da tavla oynuyor çocukluk arkadaşıyla

Bir ben,
Bu kalabalıkta, bu karmaşada
Yalnızlığın doruğunda
Kendimden kaçmak için belki
Belki de reddetmek için kalbimi
Kalbim her acıdığında aklım delice kızarken
Her seferinde mahcup kalbim
Her seferinde incinmiş
Yağmurda ıslanmış ve rüzgar çıkmış
Hasta olmuş
Kandırılmış
Oyuncak edilmiş