Uykusuzluk demlerini yine en dibine vururken, kelimelerimin ayağını dolaştıran, tökezletecek kadar karşısına çıkanlar neydi? Neydi beni bu gecelerde bu kadar halsizleştiren yaşamaya? Kuşlar gece ötmez diyenlere hak vermemek geliyor içimden. Yalnızlığımı paylaşan geceme ses getiren o ufacık ala kuşları yok saymak ihanet değil de ne ki?
Yine takılıyorum düşüncelerime. Yok yok artık korkmayacağız dedik ya. Korkmayacağız işte hayatın getirdiklerinden. Mutluluğu tatmayı öğrenecektik hani?
Nefesim kesiliyor sanki Allahım. Ellerim titriyor, yine hissedemiyorum aldığım nefesi. Sanki, sanki kaynar bir su içime çektiğim, hava değil bu. Bu kadar sert olan, canımı bu kadar acıtan, uykularımı bölen, gözlerimi nemlendiren, insanlara hayat veren hava değil sanki şu an içime çektiğim.
Sessizlikmiş ya gece bir ben mi gürültülü buluyorum? Bir ben mi duyuyorum yoldaki köpeğin patilerinin sesini, ya karşı balkonda duran kadının gözyaşlarının sesini, rüzgarın uğultusu, göğsümün içinde atan o iki odalı et parçasının sesini… bu kadar umursamazken ruhlar ben neden umursuyorum hayatı? Tekdüzelik mutlulukken bir çoğu için ben, ben neden bu kadar düşünüyorum yoldaki yavru köpeği, ağlayarak yanımdan geçen insan için neden bu kadar üzülüyorum, abartıyor muyum? Yoksa sadece kalbimi gizlemiyor muyum?
Dolaştı kelimelerim tekrardan,
Karıştılar birbirlerine belki,
Adı olmayan bir dansın adımlarıyla
Sahnesini aldılar aklımın köşesinde
Düşüncelerimle yarıştı nabzım,
Yine ve yine nemli gözlerim,
Kesik nefesim,
Hissiz düşüncelerim,
Ağır sol tarafım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder